NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
52 - (2573) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة وأبو
كريب. قالا: حدثنا
أبو أسامة عن
الوليد بن
كثير، عن محمد
بن عمرو بن
عطاء، عن عطاء
بن يسار، عن
أبي سعيد وأبي
هريرة؛
أنهما
سمعا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم يقول
"ما يصيب
المؤمن من
وصب، ولا نصب،
ولا سقم، ولا
حزن، حتى الهم
يهمه، إلا كفر
به من سيئاته".
[ش
(وصب) الوصب
الوجع اللازم.
ومنه قوله
تعالى: ولهم
عذاب واصب. أي
لازم ثابت.
(ولا نصب)
النصب التعب.
وقد نصب ينصب
نصبا كفرح
يفرح فرحا -
ونصبه غيره
وأنصبه،
لغتان. (يهمه)
قال القاضي:
بضم الياء
وفتح الهاء،
على ما لم يسم
فاعله. وضبطه
غيره يهمه
بفتح الياء
وضم الهاء، أي
يغمه. وكلاهما
صحيح].
{52}
Bize Ebû Bekr b. Ebî
Şeybe ile Ebû Kureyb rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Ebû Usâme Velid b. Kesir'den,
o da Muhammed b. Amr b. Ata'dan, o da Ata' b. Yesâr'dan, o da Ebû Saîd ile Ebû
Hureyre'den naklen rivayet etti. Ebû Saîd ile Ebû Hureyre Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işitmişler:
«Mu'minİn başına sabit
bir sızı veya bir meşakkat, bir hastalık, bir hüzün, hattâ kendini üzen bîr
keder gelirse, onunla günahlarından bâzısı örtbas edilir.»
İzah:
Bu hadîsi Buhârî
«Kitâbu'l-Merdâ»'da; Tirmizî «Kitâbu'l-Cenâizt'de tahric etmişlerdir.
Nasab: Meşakkat; Vasab:
Sabit hastalık demektir. Hem: Düşündüğü şeyde insana ârız olan nahoş haldir.
Hazen veya Hüzn ise geçmişte vuku' bulan nahoş bir hadîse sebebiyle duyulan
üzüntüdür. Bunların ikisi de iç hastalıklarından sayılırlar. Bu ve emsali
hadîsler: «Sevab ve azab hak edilen şeylerdir. Musibetler bunlardan değildir.
Musibetlerden-dolayı verilen sevablar onlara sabredildiği ve rıza gösterildiği
içindir.» diyenlerin sözünü reddetmektedir. Çünkü mücerred musibet gelmekle
sevab hasıl olacağını açıkça bildirmektedirler. Sabır ve rızaya gelince: Bunlar
sevabın ziyâdeliğine sebep olurlar.